Milliyetçilik, Din ve Petrol Üçgeninde Körfez Ülkeleri

Soğuk Savaş yıllarında orta büyüklükteki ülkeler kendi bölgeleri ile ilgili düzenlemelerde ittifak ilişkisi içerisinde oldukları süper gücün politikalarını göz önünde bulundurmak zorundaydılar.  Türkiye de yakın coğrafya ile ilişkiler konusunda çekingen davranmış ve bölge ile ilişkilerini büyük ölçüde batılı ülkelerle ilişkileri çerçevesinde tanımlamıştır. Yüzyıllardır devam etmekte olan batılılaşma projeleri de bu noktada etkili olmuştur. İki kutuplu sistemin ortadan kalkmasının ardından, tüm orta büyüklükteki ülkeler gibi Türkiye de Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu bölgeleri ile yakından ilgilenmek zorunda kalmıştır. Ne var ki, 1990’lı yıllar öncesindeki ilgisizlik özellikle akademik ve diplomatik anlamda derin bir boşluğun hissedilmesine neden olmuştur. Bölge ile ilgili literatür tarandığında Avrupa ülkeleri, ABD, Japonya, Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerden araştırmacıların bölgeye olan yoğun ilgileri açıkça görülmektedir. Türkiye’de ise, İsrail – Filistin sorunu dışında bölge ile ilgili ciddi çalışmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu çalışma sözünü ettiğimiz alandaki boşluğun doldurulmasına küçük de olsa bir katkı sağlamayı amaçlamıştır. 

ÖNSÖZ'den